5 Nisan 2017 Çarşamba

Hükumetin 20 Soruda Anayasa Kitapçığındaki 20 Sorunun Cevapları ve Referandum (Özetin Özeti)

Bu çalışmada önce Hükumet tarafından bastırılan "EVET" kitapçığındaki 20 soru sırasıyla yazılmış, ardından kitapçıkta yazan cevap aktarılmış, akabinde bu cevaplara cevap verilmiştir.

Kitapçığa ulaşım için bağlantı: http://www.nurdanhaber.com/tr-tr/haberler/20876/20-soruda-yeni-anayasa/

1) Getirilen sistem neyi değiştiriyor?

Burada iktidar; özetle artık koalisyon olmayacağını ve istikrar geleceğini öne sürüyor. Burada iki soru var; 1-Koalisyon kötü bir şey midir? 2- Bu sistem gerçekten istikrar getirir mi?

Evvela koalisyon kötü bir şey değildir. Tam tersine olması gereken sistemdir. Çünkü Dünya'nın neredeyse bütün gelişmiş ülkeleri koalisyonla yönetilir. Neden mi? Çünkü gelişmiş bir ülkede herkes birbirini denetler, herkes denetleneceğini bildiğinden "doğru" hareket eder, çoluğuna çocuğuna gemiler almaz, 650 Bin Tl'lik saat takmaz.

Yani elin Avrupalı'sı çok gelişmiş insan topluluğu olduğundan değil, denetim mekanizmaları sağlam olduğundan gelişmiştir. Denetim denen şeyin iyi işlemesi de koalisyonlarla mümkündür.

Türkiye'de niye işlememiştir? Çünkü "kim yiyecek" kavgası olmuştur. Çünkü "benim dediğim olacak, uzlaşma olmayacak" mantığı vardır. Yani koalisyon değil, seçilen kişiler suçludur. Uzlaşsalar, yemeden yönetmeyi bilseler koalisyon çok daha başarılı olurdu. Kaldı ki Türkiye o dönemde yine Dünya ortalamasına göre iyi bir büyüme performansı göstermiş olup mevcut hükumetin son 5 yıllık performansından daha iyi bir büyüme oranı yakalanmıştır. Türkiye'de bile koalisyon fayda vermiştir yani.

Koalisyon neden istenmez siz düşünün. "Yemek" isteyen, hesap vermek istemeyen, uzlaşmak istemeyen koalisyon istemez. Bu kötü bir şey mi siz karar verin.

Bu sistem istikrar getirir mi?
Hayır.

Çok basit. Cumhurbaşkanı partili olacak, yani genel seçimlerde partilerin adaylarını da o belirleyecek. Beklenen ihtimalde Meclis de Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek, yani koskoca Meclis'i tek bir adam belirleyecek pratik olarak. Bu adamı da biz seçeceğiz. Eskiden parti seçebilirken şimdi sadece şahıs seçebileceğiz.

Hal böyle ilen halkın tümünü tek kişi temsil edemeyecek. Halkın genelinin başı olmayan bir kimsenin yapacağı işlerin toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmesi zor. Örneğin; tek başına orduyu kullanma yetkisi var bu kişinin, meclisi de o belirlediğinden tek kişi hepimizi savaşa sokabilecek. Tek kişinin dudağı arasında istikrar gelir mi?

Bugüne kadar defalarca kandırıldığını kendi itiraf eden bir kimsenin iki dudağı arasına ülkeyi teslim ederek istikrar gelir mi siz karar verin.

Bu soru çok uzun oldu, diğerlerini çok daha kısa tutalım.

2) Bu sisteme neden ihtiyaç vardır?

82 Anayasası darbeci, zaten yar başkanlık var o yüzden bu sistem şart deniyor. 82 Anayasası çok köklü değişimlere uğramıştır. Bu bir yana getirilen hükümlerin hiçbiri ilerici ve özgürlük-refah arttırıcı değildir. Kişi haklarına yönelik tek hüküm yok mesela bugünkü değişiklikte.

Madem yarı başkanlık sistemi yüzünden bu sisteme geçmemiz lazım, o zaman yarı başkanlığı kaldıralım? Atatürk'ün dahi sahip olmadığı yetkileri tek bir kişiye teslim etmektense Cuhurbaşkanı'nı yine halkın seçtiği Meclis seçsin daha iyi değil mi? Böylece hem gerçekten Cumhur'un başkanı olur, hem de vakar ve ağırbaşlı makam ile gerektiği zamanlarda gerekli müdahalelerde bulunur ve toplumun her kesimi tarafından dinlenir. Toplumun en az yarısının desteklemediği bir kimsenin mi yoksa halkın seçtiği Meclis'in adayları arasından seçilecek kişinin mi Cumhurbaşkanı olması daha mantıklı?

Bu makamın ağır duruşunu ve kriz zamanlarına alması gereken tarafsız ve ağır abi tavrını düşündüğümüz zaman herkesin Cumhurbaşkanı olması açısından eski sistem daha mantıklı geliyor. O halde bu sisteme ihtiyaç yok, yarı başkanlık sistemini kaldırmaya ihtiyaç var.

3) Yeni sistem Başkanlık Sistemi midir? Neden Cumhurbaşkanlığı Sistemi deniyor?

Bu sorunun cevabı kitapçıkta EVET. Yeni sistem tam başkanlık sistemidir şeklinde.

O zaman neden Cumhurbaşkanlığı Sistemi diyoruz? Göz boyama, halkı ürkütmeme?

4) Başkanlık Sisteminde meclis var mıdır?

Elbette vardır,cevap da bu yönde. Ancak genel seçimlerle başkanlık seçimi aynı gün yapılacak, ve meclise girecek iktidar partisinin üyeleri başkan tarafından belirlenecek. Yani sadece tek bir kişi hem meclisi hem de cumhurbaşkanlığı makamını yürütecek.

Hem partili olacak, hem tarafsız olacak, hem yürütmenin başı olacak, hem meclisi belirleyecek, hem herkesin başkanı olacak, nasıl olacak?

5) Eyalet Sistemi mi Geliyor?

Gelmiyor deniliyor. Ama yeni sistemle ilk defa hukukumuza giren "kararnameler" ile ülke tek bir kişinin buyruğuyla eyaletlere ayrılabilecek. Bunu sadece bugünkü Cumhurbaşkanı olarak düşünmeyin, bir şekilde iktidara bir ajanın geldiğini düşünün en basit halde. Hiçbir denetime tabi olmadan bir sabah kararname yazacak ve bölüneceğiz.

Sıkı durun, bu kararnamelere karşı hiçbir kanun yolu YOK!. Yani yapar ve olur.

6) Tek Adam Yönetimi mi geliyor?

Kitapçıkta tabi ki cevap verilmemiş, bugünkü sınırlar korunuyor denmiş.
Ama yeni sistemde olan şu:

- Yürütme, yani hükumet tek kişiye yani Cumhurbaşkanı'na bağlı,
-Yasama, yani Meclis'i aynı zamanda parti başkanı olduğu için Cumhurbaşkanı seçiyor,
- Yargıyı, Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Kurulu dahil olmak üzere Cumhurbaşkanı atıyor.

Tek adam oldu mu olmadı mı siz karar verin.

7) Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olabiliyor mu?

Kitapçıkta da cevap evet. Yani bir kişi hem parti başkanı olacak hem de Cumhur'un başı olacak. Nasıl olacak anlamak çok güç.

Ayrıca, Türkiye'nin beka sorunu var diye acilen önümüze dayatılan bu değişikliklerin esasının 2019 yılında yürürlüğe girecek olmasına rağmen, yalnızca Cumhurbaşkanı'nın parti başkanı olmasına olanak veren hükmün referandumdan hemen sonra yürür olacağını biliyor musunuz?

Sizce de mesela ülke bekası mı gerçekten? Öyleyse neden diğer hükümler 2 yıl sonra yürürlüğe giriyor da bir tek Cumhurbaşkanı'nın parti başkanı olması hükmü hemen yürür oluyor merak ediyorum.

8) Cumhurbaşkanı genel başkan olursa iki görevi nasıl yürütecek?

Kitapçıkta Atatürk ve İnönü örnek veriliyor. Yani bu hiç dillerden düşmeyen" tek parti dönemi". Hani şu ekmeğin karneyle alındığı (savaş yıllarında), camilerin sözde ahır yapıldığı yıllarda bu böyleydi diye savunuluyor, takdir sizin.

9) Seçimler Neden aynı anda yapılıyor?

Kitapçığa göre "Uyum" içinmiş. Yani Meclis'i de Cumhurbaşkanı seçsin diyorlar. Ama tek adam değil diyorlar. Pek anlaşılmıyor açıkçası.

10) Bir kişi kaç defa Cumhurbaşkanı seçilebilir? 

2 defa. Ancak daha önce de bir kişi en çok 3 dönem Parti başkanı oluyor deniyordu hatırlarsanız.
Ayrıca neden daha önce görevde geçen süreler sayılmıyor?

Ve neden 2. dönemin sonunda Cumhurbaşkanı meclisi feshederse tekrar aday olabiliyor? Böyle bir madde neden var? Gerçekten mantıklı bir cevap arıyorum.

11) Cumhurbaşkanı olmak için Türkiye'de doğmak zorunlu mu? 

Hayır değil, kitapçık da bu yönde.

12) Vekil olmak için 18 yaş küçük değil mi? 

Okuyan takdir edecektir. Kitapçıkta gelişmiş ülkelerde de böyle deniyor. Peki bizde 30 yaşın altında kaç Vekil var ki 18 yaş altında olsun? Bu hükmün pratikte bir değeri yok.

Ayrıca daha geçen bir Bakan açıkça "öyle sıradan her 18 yaşındaki genç Vekil olamayacak" dedi, yani belli kişilere özgü gibi duruyor bu lafa bakarsanız. Bu arada, Vekilliğin askerlikten muafiyet getirdiğini de hatırlatayım. Belki o zaman bu düzenleme daha anlamlı gelebilir.

13) Neden Vekil sayısı 600'e çıkıyor? 

Demokrasi içinmiş. 550 bile dünya ortalamasına göre fazla oysaki. Bir vekilin millete 1 yıllık maliyeti 1 milyon civarında, yani yılda 50 Milyon TL israf demek bu. Ayrıca birçok yetkinin Cumhurbaşkanına geçtiği düşünüldüğünde sayı arttırımının gereksizliği daha net görülüyor.

Bu arada, Cumhurbaşkanı'nın denetlenmesi için belli oranlar arandığından dolayı sayı artınca denetim de haliyle zorlaşıyor, bunu da belirtelim. 

14) Cumhurbaşkanı karanameleri yasama faaliyeti mi?

 Hayır yürütme faaliyeti deniyor. Meclis yasa çıkarınca geçersiz olacak deniyor. Peki ya bizzat Cumhurbaşkanı tarafından seçilen bir meclis, yine onun çıkarttığı kararnamelere karşı kanun çıkartmaya yanaşmazsa ne olacak? O kararname sonsuza kadar yürür kalacak.

Ayrıca temel hak ve özgürlükler hariç her konuda kararname çıkarabiliyor Cumhurbaşkanı. VE BU KARARNAMELER DENETLENEMİYOR, YARGISAL DENETİME TABİ DEĞİL. 

Yani bir sabah bir kişi kalkıp artık ülkeyi eyaletlere böldüm dese buna kimse itiraz edemiyor, iptal ettiremiyor. Büyük bir güç değil mi?

15) Cumhurbaşkanı veya Meclis birbirini feshedebilir mi? 

Aynen kitapçıktaki cevabı yazıyorum çünkü gayet tatmin edici.

Meclis Cumhurbaşkanı'nı 3/5 çoğunlukla  (yani 600 kişiden 400'ü düşsün derse!), Cumhurbaşkanı ise Meclis'i hiçbir şarta tabi olmadan istediği zaman feshedebilir.

Yeterince açık bir düzenleme, fazla söze gerek yok.

16) Cumhurbaşkanı Yargı'nın tamamını belirliyor mu?

Kitapçıktaki cevabı yazıyorum: toplam Hakimler Savcılar Kurulu üyesi var, bunun 7 'sini Cumhurbaşkanı belirliyor, 4 'ünü Cumhurbaşkanı'nın seçtiği meclis, etti 11, 2 üyenin birisi Cumhurbaşkanı tarafından atanan Adalet Bakanı, diğeri de müsteşarı. Etti 13.

Tamamını kim belirledi siz karar verin.

17) HSYK'yı neden Cumhurbaşkanı seçiyor? 

Bunun nedeni olarak seçimlere siyaset karışması gösteriliyor. Seçimlere siyaset karışmasın diye siyaset tarafından hakim-savcı atayalım demişler, mantık oranı ortada.

18) Cumhurbaşkanı tek başına ordunun kullanılmasına karar verir mi? 

Evet. Kitapçıkta da cevap bu. Anca eskiden beri önce meclise sorulur deniyor tezkere için.

Yalnız eskiden kararname yoktu ve Meclis'i de Cumhurbaşkanı seçmiyordu. Yukarıda açıklandığı gibi artık kararnameyle ordunun kullanılmasını karar verilebilecek ve zaten Meclis de bizzat Cumhurbaşkanı seçileceğinden tek kişi savaş ilan edebilecek. 

80 milyon kişinin hayatı hiçbir denetime tabi olmadan tek kişiye teslim edilecek yani, karar sizin.

19) Bakanlar denetlenemeyecek mi? 

Soru sorma imkanı kaldırılmadı diyor kitapçık ve ekliyor; "artık Cumhurbaşkanı yardımcılarına da soru sorma imkanı geldi". İyi de eskiden Cumhurbaşkanı yardımcısı diye bir şey yoktu ki zaten? Niye onlara soru sorma gibi bir usul olsun?

Ayrıca en önemli denetim mekanizması olan gensoru kaldırılıyor. Buna dair hiçbir bilgi yok kitapçıkta. Neden?

Yani denetim azalmasına rağmen kasten yanıltıcı ifadeler kullanılmış, karar sizin.

20) Bu kadar geniş yetkilere rağmen Cumhurbaşkanı'nın sorumluluğu yok mudur? 

Kitapçık dahi yetkilerin genişliğini kabul ediyor, bravo. Cevap olarak artık 301 vekille soruşturma teklifi verilebileceği, 400 vekille yüce divana sevk edileceği, burada KENDİ ATADIĞI HAKİMLER TARAFINDAN YARGILANACAĞI, söyleniyor.

Halka hesap verme gibi bir durumdan kitapçıkta bile bahsedilmiyor yani. 

Özet dedim uzun oldu ama durum ÖZETLE böyle. Hükumetin kendi hazırladığı kitapçıktaki 20 soruya biz de yanıt verdik. Ondan ibarettir, karar sizin.








11 Ocak 2017 Çarşamba

Yeni Anayasa Değişiklikleri ve Ortada Dönen Yalanlar

Ortada şöyle bir yazı geziyor, yalanlardan ibaret, hem yeni Anayasa değişikliklerinin ne anlama geldiğini kısaca anlatmak hem de yalanlara meydan bırakmamak adına uzun uzun bu yazıya karşı yazıyorum, hukukla içli dışlı olduğumun 7. yılındayım, en az 10 farklı Anayasa Kitabı okumuş, birçok Anayasa paneline katılmış ve dersini almış durumdayım. Buyurun o yazı ve altında benim yazdığım cevapları: 



1) Koalisyon hükumeti öcü değildir, aksine iyidir. Az biraz demokrasi kültürü oluşmuş ülkelerde istikrar getirir. Ancak, tek derdi kendi kadrolaşması, kendi cebi, yandaşının cebi olduğu hükumetler için koalisyon; pastayı bölüşememek anlamına gelmektedir. Bunu da ülkemizde neredeyse hiçbir cenah istememektedir. Dolaysıyla bir ülkede koalisyon olması eğer yöneten kişiler düzgün kişiler ise iyiye işarettir. Çok sesliliğin, temel hak ve özgürlüklerin, denetim mekanizmasının,demokrasinin işlediğine delalettir. 


Yani koalisyonu kaos veya istikrarsızlık olarak gören bir adam yiyicidir, kendisi gibi düşünmeyenlere herhangi bir hak tanınmasını istemiyordur, bu yüzden koalisyonu öcü olarak gösterir. Türkiye gibi koca bir mozaikten meydana gelen ülkelerde koalisyon can simidi, toplumun kutuplaşmaması ve her kesimin söz hakkı alabilmesi için bir fırsattır. 

2) Parlamenter sistemde çift başlı bir yönetim yoktur, yasama işi Meclis, yürütme işi Bakanlar Kurulu tarafından yapılır. Bu ikisi farklı şeylerdir. Yargı ise hem kendi içinde kendini yönetir, hem de yasama ve yürütmenin denge sağlamaya yönelik atamalarıyla toplumdaki ihtiyaçlara cevap verir. Yürütmeyi bir kişi değil bir kabine yaptığından ihtisaslaşma yani uzmanlaşma ve liyakat parlamenter sistemde daha olasıdır. Bu yüzden Dünya'nın çok gelişmiş hemen her ülkesi bu sistemle yönetilir.

Bugün getirilmek istenen sistemde ise; - Partili Cumhurbaşkanlığı olduğu için Milletvekili adaylarının da Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği, seçimler aynı gün yapılacağı için başkanlığı kazananın meclisi de kazanacağı, dolayısıyla yürütme ve yasama güçlerinin aynı kişide toplanacağı bir sistemdir. 


Yetmez, en yüksek Mahkeme olan Anayasa Mahkemesi'nin 15 üyesinden 12 'sini tek adam olarak Cumhurbaşkanı seçer. Bu arada, bir suç işlediği durumda Cumhurbaşkanını yargılayacak olan da Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'dir. Yani CB, bir anlamda kendi yargıçlarını seçmektedir. Böyle bir anlayış ne İslam'da, ne Demokrasi'de, ne de evrensel hukuk kuralları içerisinde kabul edilemez. 

Ayrıca, genel olarak ülkenin hukuk misyonunun belirleneceği HSYK'yı da Cumhurbaşkanı atamaktadır. 

Bu durumda pratikte hem yasama, hem yürütme hem de yargı tek bir kişide toplanmaktadır. Nitekim Cumhurbaşkanı tarafından yargıçların onun misyonundan aykırı etmesi beklenemez. Dolayısıyla bırakın kuvvetler ayrılığının keskin olmasını, ortada demokrasi ve istikrarın en temel garantisi olan kuvvetler ayrılığından eser dahi kalmamaktadır. 

3) Yeni sistemde Cumhurbaşkanı halka karşı falan değil, hiç kimseye karşı sorumlu değildir. Sorumlu tutulabilmesi için, kendi seçtiği vekiller tarafından suçlu bulunup soruşturulması, ardından kendi atadığı yargıçlar tarafından yargılanması gerekmektedir. Bu durumda hiçbir sorumluluktan bahsedilemez. Sorumluluk olmayan yerde ne güven ne istikrar ne de demokrasi barınabilir. Bu kavramlar yoksa halkın iktidarı da yoktur iradesi de. Teslim edilmiş iradeler vardır, güdülen bir sürü vardır. 

4) Kuvvetler ayrılığı tümden ortadan kalkmaktadır. Yukarıda yazdığım gibi, yürütme zaten tek kişide toplanmaktadır ki bu açıktır. Yasama yine Cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir ki bu da açıkça görülmektedir. Yargı üyelerini de yine Cumhurbaşkanı'nın seçeceği metinlerde açıkça yazdığına göre kuvvetler ayrılığı nereye gitmiştir?

Bu kavramı bilmeyenler için şöyle özetleyeyim; kuvvetler ayrılığının olduğu yerde denetim ve sorumluluk vardır, hesap sorma ve liyakat vardır. Örneğin Almanya, Fransa, Finlandiya gibi. Olmadığı yerde ise kriz, savaş, sefalet, açlık, diktatöryal rejimler vardır. Örneğin Führer Almanyası'nın son yılları, Mozambik, Çad, Saddam dönemi Irak gibi. 

5) Getirlecek sistemde parlamento bizzat Cumhurbaşkanı tarafından seçileceği ve direk ona karşı da sorumlu olacağı için asla bağımsız bir şekilde yasa yapamaz. Tek adamın ağzına bakar. Zaten istediği kadar yapsın Cumhurbaşkanı veto eder ise bu sefer nitelikli çoğunlukla geçirmek zorunda kalır, yani tek adama bakar. İkinci kez Cumhurbaşkanına sunabilirse de bu sefer bu maddeyi Cumhurbaşkanı onaylamasa da kendisini denetleyecek veya yap diyecek bir mercii veya mekanizma ön görülmemiştir. 

Aynı zamanda, çıkardığı Kararnameler ile tek başına kanun yapma yetkisi yine tek adama verilmektedir. Tarihte kurduğumuz tüm devletlerin Kurultayları, Divanları düşünüldüğünde her şeyi tek adama bırakmanın ne kadar geri gitmek olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Tek adamlık, kaos yaratır. Hata oranı artar. Kaldı ki etrafında bir sürü denetleyici güç olmasına rağmen kandırılıp ülkeyi yıllarca bir cemaate teslim eden siyasetçilerin tek adam olarak görev yaparken kandırılmaları ve bu kandırılmanın nelere yol açabileceği iyi düşünülmelidir. 

6) Bugün, Yasama organı Yürütme Organının istediği ölçüde falan yasa çıkarmaz mevcut sistemde. Vekiller teklif getirir oylanır, bakanlar kurulu tasarı getirir o da oylanır. Birbirlerine müdahale edemezler. Bakanlar Kurulu mevcut sistemde Meclis'e bir yasa dayatamaz. Ama getirilecek sistemde sadece tek bir kişi yani Cumhurbaşkanı, tüm ülkeye bir Kararname dayatabilir. 

7) Meclisten güven oyu alamayan hükumet düşse de boşluk oluşmaz. Bu durumda işleyecek mekanizmalar vardır. Başka bir partinin başkanı hükumeti kurmak üzere görevlendirilir. Kanımca böyle bir seçenek bugünkü siyasi iradenin aklının ucundan bile geçmediği için güven oyu alamayan hükumet düşer demişlerdir. 

Yeni sistemde kaos çıkması, istikrarsızlık oluşması çok ama çok kolaydır. Öyle ki Cumhurbaşkanı tek taraflı olarak Meclis'i feshedebilir. Böyle bir durumda ne denli karışıklık olacağı aşikardır. 

Ek olarak, Meclis, sırf Cumhurbaşkanı bir daha seçilebilsin, yani tek bir adam, yalnızca tek bir adam 5 yıl daha görev yapabilsin kendisini feshedebilmektedir. Bu mudur istikrar? Bu mudur güven ortamı? 

Ya da diyelim ki bir mucize oldu ve parlamentoyu başka bir parti, cumhurbaşkanı başka bir partiden seçildi. Böyle bir durumda oluşacak kaosun büyüklüğünü düşünebiliyor musunuz? Meclis'in feshedildiğinde oluşacak kaosu hayal edebiliyor musunuz? Veya yapılacak yasalar onaylanmadığında tıkanacak sistemi ön görebiliyor musunuz? İşte istikrarsızlık ve kaos budur. Bu konuda bu kadar rahat yalan söyleyebilmek mide bulandırıcıdır. 

8) Meclis Cumhurbaşkanını denetleyemez. Bu yetki yeni tasarıda Meclisten alınmıştır. Gensoru kaldırılmıştır. Madem ki denetim istenmektedir, o zaman ne için gensoru kaldırılmıştır? Mevcut sistemde getirilmek istenen sistemden çok daha fazla denetim mekanizması vardır ve ona rağmen yapılan hukuksuzluklar yüzünden ülke bu haldedir. Bir de denetleme mekanizmalarının kaldırıldığını düşünün, ne hale geliriz. İşte bu mekanizmalar kaldırılıyor, inanmayan açsın metni okusun,kendisi görsün. 
Dolayısıyla bu madde de yalanın daniskasıdır, yüzsüzlüktür.

9) Eğer iktidar olmuş bir parti kapatılınca hükumet düşecekse, bu parti Cumhurbaşkanının partisi de olabilir. Böyle bir durumda hem Cumhurbaşkanlığı hem de Meclis sıkıntıya girecek ve çok daha büyük bir bunalım ortaya çıkacaktır. Kaldı ki parti kapatma devri geçmiştir. Bunu mevcut siyasi irade söylemektedir. Bu durumda böyle bir sav ortaya sürmek riyakarlık ve yalancılıktan başka ne anlama gelmektedir? 

Düşünün, bağımsız bir kabinesi olan bir ülkenin iktidarı olan parti kapatılırsa mı ülke bunalıma girer, yoksa cumhurbaşkanının başkanı olduğu ve iktidarda olan parti kapatılırsa mı daha büyük bunalım olur? Cevap ortadadır. Yeni Anayasa sisteminde olası bir parti kapatma durumunda hem yasama hem de yürütme hem de yargı -atamaları CB yaptığı için- felç olmaktadır. Bu durum çok ama çok ağır krizlere yol açar. Hal böyle iken bu denli yalan söylemenin maksadı nedir?

10) Sonuç: Yeni değişikliklerin somut hiç bir iyi tarafı yoktur. Siyasi irade de bunun farkında olacak ki hiç bir medya kuruluşunda madeleri anlatmamaktadır. Ancak soyut kavramlar üzerinden bu şekilde yalan söylemektedir. Bu Anayasa değişiklikleri bize çok ama çok pahalıya mal olur. Vatanını seven hiç kimsenin Evet diyebileceğini sanmıyorum. 

Yine de "Evet" demek isteyen kimseler; satın alınmış bir medya tarafından pazarlanan Amerikan - İsrail istihbartının ürünü, çok dindar çok vatansever görünen ama bu yetkileri aldıktan sonra gerçek yüzünü gösteren bir kişinin seçildiğini düşünsün. Tek adama onca yetki verirsek Suudi Arabistan'dan farksız oluruz.

O zaman o "dış mihraklar" tek bir adamı ele geçirseler tüm ülkeyi ele geçirmiş olurlar. Bunu da düşünün ve öyle karar verin lütfen. Diyelim ki RTE'yi çok seviyorsunuz, ancak o da fani, 5, bilemedin 10 yıl sonra ölecek, 65 yaşında, yerine gelecek kişinin de bu yetkileri kullanmasını ister misiniz? Bir de bunu düşünün. Evlatlarınızı düşünün. 


Başımızdakilerin bize daha çok hak tanımak için Anayasa yapma sözünü verdiklerini düşünün ve yeni Anayasa'da tek bir hakka dair bile düzenleme olmadığnı görün. Allah aşına burada geliştirilmiş, arttırılmış, Vatandaş lehine tek bir hak var mı? Yok. Bunu da düşünün.

Son olarak, ülkenin tek bir kararnameyle bölünebileceğini düşünün. Evet tek bir adam, kendi başına çıkarttığı bir kararname ile Federasyona geçebiliyor Yeni Anayasa ile. Diyelim ki çok güveniyorsunuz RTE'ye, onun yerine gelecek kişinin bunları yapmayacağını nereden biliyorsunuz? Şehitlerimizi düşünün, eşit, özgür ve huzur içinde bir toplumu düşünün...