5 Mart 2014 Çarşamba

Toplumsal Gelişmişlik Farklılıkları 3

  Jared Diamond'un öne sürdüğü tarım tezinde önemli bir hususa değinmiştik.Medeniyetin filizlerinin coğrafya ve iklim olmadan atılamayacağını yani tarımın tek başına medeniyeti doğuramayacağını dile getirmiştik.Tarımın en önce keşfedildiği beş coğrafyayı ve bu beş coğrafyadan sadece Yeni Gine'nin Dünya üzerinde iz bırakacak bir medeniyet kuramadığını da ayrıca eklemiştik.Hindistan,Çin,Avrupa ve Mısır bu kadar öncü birer uygarlık oluştururken Yeni Gine'nin farkı neydi de şuan dahi avcı-toplayıcı kabileler orada yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor?Tanrı Yeni Gine'ye coğrafya ve iklim olarak pek cömert
davranmamış ne yazık ki..

  Tarımın ortaya çıkışında;yaban hayvanların tükenmesi ve avcılığın daha az ödüllendirici olması,yaban bitkilerin artması sonucu bu bitkilerin daha çok bulunur hale gelmesi,bu bitkilerin evcilleştirilmesi yönündeki atılımların daha kazançlı olması,tarımın dayanağı olacak olan teknolojik gelişmelerin birikmesi ve son olarak önceki yazımda bahsettiğim gibi nüfus artışı ile tarımın birbiriyle olan ikili ilişkisi önemli rol oynamıştır.Bu süreç tüm kıtalarda olduğu gibi Yeni Gine'de de vuku bulmuş ancak yüzyıllar boyu yerinde saymaya devam etmiş,gelişme kat edememiştir.Peki niye?

   Tarımın medeniyete dönüşmesindeki en önemli aşama tarım yapmak için yerleşik hayata geçilmesidir.Ancak tarımın yerleşik hayata geçmeye olanak tanıyacak şekilde vuku bulmasının da bazı koşulları vardır..

   Yeni Gine'deki tarımsal sistem yarı göçebe tarıma dayalıydı.Halk aynen avcı-toplayıcı kültürde olduğu gibi kısa süreliğine bir bölgeye yerleşiyor,orada tarım arazisi açıp tarım yapıyor ve başka verimli bir arazi bulmak için göç ediyor.Bunun sebebi o bölgede verimli sebze,meyve yada herhangi bir bitkinin yetişmemesidir.Yeni Gine'nin tarım ürünleri muz,şeker kamışı,taro kökü ve yabani sagudur.Bu saydığım bitkilerin hepsinin ömrü çok kısadır ve olgunlaştıktan kısa bir süre sonra tüketilmelidirler.Hiçbirisi kalori açısından yeterli bitkiler değildir ayrıca protein oranları da çok düşük olduğundan Yeni Gineli insanlar öğünlerine protein takviyesi olarak devasa örümcekleri tüketirler.Şimdi bu etkenlere baktığınızda ''Ne olacak yani?Bu ürünler uzun süreli olarak depolonamıyorsa ya da besin değeri olarak yeterli değilse bunun medeniyetle ilgisi ne?'' diyebilirsiniz.Ancak her büyük olayın arkasında küçük onlarca olay vardır onu tetikleyen.Mesela Fransa'ya karşı Yedinci Yıl Savaşları'nı başlatan 2.George imparatorluk bütçesinin inanılmaz zarara uğraması nedeniyle Amerika'daki kolonilere inanılmaz bir vergi yükü getirmiş ve bu 3.George döneminde ABD'nin bağımsızlığıyla sonuçlanan uluslararası bir savaşa sebep olmuştur.Şuan ABD'nin var oluşu belki de o gece 2.George ile hanımının aralarındaki kavgaya dayanıyordur,ani bir sinirle Fransızlara savaş ilan etmiştir bilemeyiz.Tarih böyle ufak detaylarda gizlidir.Her neyse konumuza dönelim.

   Hepimiz eski tarihi filmlerden klasik bir repliği hatırlıyoruzdur:''Efendim buğday stoklarımızla bu kışı atlatabilir miyiz bilmiyorum..''.Neden bu filmlerde muz stoklarımız ya da taro kökü stoklarımız denmez de hep buğday stoklarımız denir?Çünkü buğday aylarca saklanabilecek dayanıklılığa sahiptir ve besin değeri de çok yüksektir.Buğday tarımına geçen halklar ani bir şekilde medeniyetin özündeki nimetlere kavuşmaya başlamışlardır,ne tesadüf.Bugün ABD toplumu günlük tükettiği kalorinin 1/5'ini buğdaydan alır.Buğday tarımı yapılamayan,uzun süreli depolanma özelliği taşımayan ve bundan dolayı büyük nüfusu besleme potansiyeli de olmayan bitkiler yetiştirilen bu Yeni Gine topraklarında gelişmişlik seviyesi hep sabit kalmıştır.Kendi kabilelerinin karnını doyurmakla geçirilen koca bir ömür..

Yeni Gine'nin bu iklimsel fakirliğinden kaynaklanan olumsuzluğa bir de coğrafi olumsuzluklar eklenmiştir.Diğer kıtalarla çok uzun bir süre iletişimi dahi olmayan Yeni Gine toplumu bu kıtalardaki teknolojik gelişmeleri takip edememiştir.Halen taş çekiçleri kullanmaktadırlar.Bir toplumun gelişmesindeki önemli bir faktördür diğer toplumlarla etkileşim ve rekabet ortamı.Bu,olumsuz coğrafik etkenler dolayısıyla Yeni Gine'de vuku bulamamıştır.Ancak coğrafyanın olumsuz etkisi bununla da sınırlı kalmayacaktır..

Tarımın gelişmesindeki bir diğer önemli husus nedir diye sorduğumuzda akla gelecek ilk faaliyet hayvancılıktır.Tarım ve hayvancılık birbirini destekler,karşılıklı olarak iki faaliyet bir diğerinin verimini arttırır.Tarımın keşfini izleyen dönemlerde insanlar hayvanları evcilleştirmeyi de öğrenmişlerdir.Artık teker teker avlanmayı bırakıp evcilleştirerek faydalanma yolunu keşfetmişlerdir.Hayvancılık çok önemlidir zira bir hayvanın etinden,sütünden,tüyünden,derisinden ve hatta dışkısından faydalabilirlerdi.Hem garanti bir yiyecek kaynağı olabilir,hem tüyünden kalın giysiler yapılabilir hem de dışkısıyla tarım arazilerine gübre harç edebilirlerdi.Ayrıca bu evcilleştirdikleri hayvanlar tarım arazilerinin artıklarından beslenir,yani beslenmelerinde ek bir şeye ihtiyaç duymazlardı.İşte tarım ve hayvancılığın karşılıklı etkileşimi de burada başlıyor.Tarımdan arta kalanlarla besle,gübresinden ve gücünden faydalan.Bildiğimiz gibi eskiden traktör yoktu ve tüm ağır işler büyükbaş hayvanlar tarafından sırtlanılırdı,saban bunun en büyük örneğidir ve tarımda verimi arttırır.Yani hayvansal güce sahip olan toplumlar her zaman öndeydi diyebiliriz.Peki bu evcilleştirilebilen ve insan hayatına doğrudan müdahil olan bu hayvanları listememiz gerekirse liste nasıl olur? Bakalım : 

-Keçi
-Koyun
-Domuz
-At
-İnek
-Eşek
-Çift Hörgüçlü Deve
-Arap Devesi
-Su Sığrı
-Lama
-Ren Geyiği
-Yaban Sığrı
-Bali Sığrı

Dünya üzerinde 148 büyük otobur vardır zira sadece yukarıda gördükleriniz evcilleştirilebilmiştir.Zaten etoburları saymıyorum çünkü etobur bir hayvanı beslemek için de başka bir hayvan gereklidir,tarımla bütünleşmeden söz edilemez yani..Peki..Bu hayvanların tarıma katkısını irdelemek ve sebep-sonuç yapmak için hangi kıtalarda yayılım gösterdiklerine bir bakmak gerekir.Bu hayvanlar lama harici tamamıyla Asya-Avrupa kökenlidirler.Lama Amerika Kıtası'na has bir hayvandır ve ataları orada bulunmaktadır.

Peki ya Yeni Gine?

Yeni Gine'de bu hayvanlardan sadece domuz bulunmaktadır ve o da çok önceki zamanlarda bu kıtaya Asya'dan getirilmiştir,yani o kıtanın yerlisi bile değildir.Ayrıca domuzdan faydalanmak da oldukça güçtür.Çünkü domuz güçsüz bir hayvandır ve ne araba ne de saban çekemez.Ayrıca süt,deri,yün ve post olarak da faydalanamazsınız.Yani tarımın gelişmesinde önemli rol oynayan hayvancılık mekanizması Tanrı'nın bir laneti gibi Yeni Gine'de diğer tüm koşullar gibi olumsuz biçimde vuku bulmuştur.Bu da Yeni Gine'deki medeniyetin filizlenmemesine etki eden bir diğer etmen olarak kayıtlara geçecektir..

Bir sonraki yazımda neredeyse ortak koşullara sahip Asya ve Avrupa Kıtalarının neden farklı biçimde ve düzeyde geliştiklerine el atacağız.

Son söz olarak: ''Küçük detaylar büyük mekanizmaları tetikler.'' diyelim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder